ESKİ ÇAĞLARDA MUDANYA
Mudanya’nın tarihi milattan önce 7. yüzyıla dayanır. İlk adının Myrleia olduğu bilinen Mudanya, 12 İyon şehir devletinden olan, Kolofonlular tarafından kuruldu. Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Bilge Umar’a göre Mudanya’nın antik çağda ilk adı olan Myrleia, Helen göçleri öncesi dönemden kalma bir isimdi ve “yüce ana tanrıça boğazı/geçidi” anlamına geliyordu. Bir diğer incelemeye göre Myrleia adı, Kolofonlu yönetici Myrlius’a atfen verilmişti.

Myrleia, İ.Ö. 3. yüzyıl başlarında Bithynia Kralı Prusias ile Makedonya Kralı Philippos ile birlikte ele geçirilerek yakıp, yıkıldı. Philippos bu yöreyi damadı Pnısas’a verdi, o da Myrleia’nın yerine yeni bir kent kurarak eşi ve Philippos’un kızı olan Apame’nin adıyla “Apameia” olarak adlandırdı. Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’daki ilk Roma kolonisi Apameia oldu. Pontus Kralı Mithridates’in yenilgisinden sonra, bir süre daha kargaşa içinde kalan kent, Roma İmparatoru Augustus tarafından ordu üssü yapıldı ve “Clolonia Julia Concordia Augusta Apameia adıyla bir Roma kolonisi haline getirildi. Dördüncü Haçlı Seferi sırasında 1204’te İstanbul işgal edilerek bir Latin imparatorluğu kuruldu. Haçlılar Marmara kıyılarına ve o arada Mudanya dolaylarına da egemen oldular. Mudanya ve çevresine Fransızlardan kurulu haçlı ordusu geldi. Bunlar kesin olarak bilinmeyen bir nedenle kenti “Montaneia” diye adlandırdılar. Bu adın Latincede “dağ” anlamına gelen “mons”dan türetildiği, dolayısıyla dağlık yöre, dağ ülkesi demek olduğu öne sürüldü. Bu dönemde Mudanya’ya verilen bir başka ad veya “Montaneia” adının daha değişik bir söylenişi de “Moutagnac” olmuştur. Kentin çağdaş adının bu son dönemlerden türeyerek Mudanya olduğu anlaşılıyor.

BİZANS DÖNEMİ
İslamiyet’ten sonra 395 yılında Roma’nın ikiye bölünüşü aşamasında Doğu (Bizans) İmparatorluğu’nun payına düşen Apameia’nın 1321’de Osmanlılar tarafından fethedilişine kadar, Araplar ve Selçuklular döneminde Bizans egemenliğinden çıkıp çıkmadığı kesin olarak bilinmemekteydi. Selçuklular, Kamytzos komutasındaki Bizans gücünü bozguna uğratmışlardı. Haçlı Seferi’nin başlamasıyla Kios (Gemlik) gibi Apameia da (Mudanya) özel bir önem kazandı. Dördüncü Haçlı Seferi sırasında İstanbul’da bir Latin imparatorluğu kurulunca Fransızlardan oluşan bir haçlı ordusu, Konstantinopolis’ten (İstanbul) gemilerle Kios ve Apameia’ya çıkarıldı. Bu iki kıyı kenti, Anadolu’da haçlı ordularına lojistik verildi.

OSMANLI DÖNEMİ
Mudanya, 1321 yılında Orhangazi tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katıldı. Bir süre önemini yitirerek, Bursa’nın iskelesi olma konumunu Kurşunlu’ya kaptırmışsa da daha sonra yeniden önem kazandı. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren Bursa ve çevresinde gelişen ham ipek üretiminin ihraç iskelesi olarak Mudanya, daha da ilgi topladı. Bu gelişme sürecinde 1873-1874’lerde Mudanya- Bursa arasında demiryolu ulaşımının sağlanmasında zorunluluğu doğru bir amaçla hazırlanan bir dar hat projesinin uygulanması işi, bir Fransız şirketine verildi. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Mudanya özellikle dünyaca ünlü zeytini, zeytinyağının yanı sıra bir ticaret limanı olarak önem kazandı. Gerek ilçe merkezi gerekse Tirilye, Kumyaka, Dereköy, Burgaz, Güzelyalı ve bazı köyler, Hristiyan Osmanlı yurttaşlarının yoğun yaşadığı merkezlerdi. Kurtuluş Savaşı’nda Birinci Dünya Savaşı sonunda Mudanya İngiliz askerleri tarafından önce 25 Haziran 1920 günü işgal edilmek istenmişse de Şükrü Çavuş adında yurtsever bir askerin ateş açması sonucu bu girişim sonuçsuz kaldı. Ancak 6 Temmuz günü denizden bir savaş filosunun ve havadan savaş uçaklarının Türk menzilini yoğun bir ateş altına almasının ardından Mudanya İngilizler tarafından işgal edildi. İngilizler bir süre sonra, yerlerini Yunanlılara bıraktılar. Kent düşman işgali altında iki yıldan uzun süre kaldıktan sonra 12 Eylül 1922 günü Halit Paşa komutasındaki Kocaeli Grubu Birlikleri tarafından kurtarıldı. Mudanya yakın tarihimizde 3-11 Ekim 1922 günleri arasında yapılan Mudanya Mütarekesi nedeniyle önemli bir yer tutuyor.

MUDANYA MÜTAREKESİ -11 EKİM 1922
Sıcak savaş dönemini sona erdiren, diplomatik dönemin zeminini hazırlayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelini atan bir anlaşmaya ev sahipliği yaptı Mudanya…  Mudanya Ateşkes Antlaşması, barışı öngörüyordu, bu nedenle barışın sağlanabilmesi için yoğun çalışmalar içerisine girilmişti. O dönemde Mudanya’da atılan barış adımları, bugün “Barışın ve Kardeşliğin Başkenti” sloganımızı güçlendiriyor.

Ünlü yazar Ernest Hemingway, Batılıların barış dilemeye geldiği kıyı kasabası olarak adlandırdığı Mudanya’daki tarihi görüşmeleri şu ifadelerle anlatmıştı: “Marmara kıyısındaki sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yolları ikinci sınıf kıyı kasabası Mudanya’da, Batı ile Doğu karşı karşıya geldiler. İsmet Paşa ile görüşecek müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisinin kül rengi, öldürücü kulelerine rağmen, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyordu; yoksa barış istemeye, ya da şartlarını dikte ettirmeye değil. 23 Ekim 1922, The Toronto Daily Star -Mudanya – Türkiye)”

Yunan hükümeti cephedeki yenilginin bozguna dönüştüğünü 1 Eylül 1922 gecesi öğrendi. Büyük Taarruzun zaferle sona ermesi üzerine İtilaf Devletleri TBMM’ye mütareke çağrısında bulundular. Görüşmeler 3 Ekim 1922’de Mudanya’da başladı. Görüşmelerde Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığındaki TBMM Hükümeti’ni Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa temsil ederken, Fevzi Paşa ve Rafet Paşa da görüşmeler boyunca Mudanya’da bulundular. İngiltere’yi General Harington, Fransa’yı General Charpy ve İtalya’yı da General Mombelli’nin temsil ettiği Mudanya görüşmelerinde, ateşkesle doğrudan ilgili Yunanistan, General Mazarakis ve Albay Sariyanis’i görevlendirmesine karşın, Yunan delegeler görüşmelere doğrudan katılmayıp Mudanya açıklarında bir İngiliz gemisinde beklediler. Gerçekte Türkiye İngiltere’ye karşı savaşıyordu. Çünkü İngiltere’nin bölgedeki politikalarının başında Doğu Akdeniz’de İngiliz hakimiyeti kurmayı ve geliştirmeyi hedefliyordu. Bu nedenle İngiltere, teşvik ve tahrikleri ile Yunanistan’ı Anadolu’yu işgale cesaretlendirerek Türklere karşı büyük bir savaşın içine sokmuştu. 3 Ekim’de başlayan görüşmeler, Doğu Trakya’nın ve boğazların boşaltılması ve Türkiye’ye geri verilmesi konuları nedeniyle sık sık kesiliyordu.

Zaman zaman gergin anların yaşandığı, hatta görüşmelerin kesilmesi tehlikesinin doğduğu ve Türk ordusunun yeniden harekat hazırlıklarına giriştiği mütareke görüşmeleri, 11 Ekim 1922’de uzlaşmayla sonuçlandı. Mudanya Mütarekesi 11 Ekim sabah saat 06.00’da Türkiye ve 3 itilaf devleti arasında imzalandı. Mütareke, imzalandıktan üç gün sonra yürürlüğe girdi. Ankara hükümeti istediğini elde etmiş ve tek kurşun atmadan Trakya’yı geri almıştı. Bu arada TBMM, Doğu Trakya’nın teslim alınması ve orada Türk yönetiminin kurulmasıyla ilgili olarak Rafet Paşa’yı görevlendirdi. Milli mücadelenin savaş dönemi sona erdi, askeri zaferin ardından TBMM siyasi bir zafer de kazanmış oldu. Bu ateşkes ile Türkiye savaş yapmaksızın bütün Trakya ve Edirne’yi alıyordu. Bu tarihe kadar TBMM Hükümeti’ni resmen tanımamış olan İngiltere, artık Türkiye’nin siyasi varlığını da kabul etti. Ayrıca İstanbul ve Boğazların TBMM Hükümeti’ne bırakılması ile Osmanlı Devleti hukuken sona ermiş oldu. Mütareke görüşmelerine ev sahipliği yaparak Cumhuriyet tarihinin çok önemli bir dönemecine tanıklık eden ve barışa ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşayan Mudanya’da aynı heyecan ve coşku her yıl 11 Ekim’de tekrarlanıyor.  

TARİHİ ANLATAN CÜMLELER…
İsmet İnönü: Muharebe neticesinde yenilen ve bizimle ateşkes yapmak mecburiyetinde olan Yunanlılardı ama karşımıza çıkan, müzakerede bulunanlar müttefiklerdi… Konferansa ben başkanlık yapıyordum. Müttefikler adına müzakereyi General Harington idare ediyordu. Ben mücadeleyi onunla yapıyordum çünkü en kabiliyetlisi o görünüyordu. General Harington, bana sık sık sulh yapmaktan başka bir şey düşünmediğini söylerdi ve beni inandırmaya çalışırdı. Çünkü biz, İngilizlerin hiçbir sözüne ve hallerine inanmayan bir ruh haleti içine girdik. Konferans böyle bitti.

General Harington İsmet Paşa’yı anlatıyor:
Görünürde ufak tefek bir insandı. Bundan başka bir eksikliği yoksa bir meziyet mi bilinmez, çok da ağır işitiyordu. Bizimle ilişkilerinde çok inatçı görünüyordu. Ama ayrıntı konusunda bir üstattı. Her satırı çok dikkatli okur, sonra birkaç dakika düşünür ve ardından fikrini söylerdi. Heyecanlandığını hiç belli etmezdi.

1959 yılında mütarekenin 37. kutlama törenleri için Mudanya’ya gelen İsmet İnönü şöyle der: Mudanya Mütarekesi’nin en önemli özelliği tek kurşun atılmadan büyük bir toprak parçası Trakya’nın bize teslim edilmesi ve Boğazlar bölgesinin bizim yönetimimize terk edilmiş olmasıdır. Son birkaç asırlık tarihimizde bir kurşun atılmadan kazandığımız tek zaferdir.