Bir krizle karşılaştığınızda hissettiğiniz sıkıntı, aslında duygularınızın size bir şeyler söylemeye çalıştığının işaretidir. Çoğu insan böyle anlarda duygularıyla yüzleşmek yerine onlardan kaçmayı tercih eder: Ya dikkatini başka yere yönlendirir ya da yoksayar.  Ancak duygularımızdan kaçmak, fırtınanın dinmesini beklemekle aynı şey değildir; aksine, o fırtınayı içsel bir kasırgaya dönüştürür. Duygular sizi alt etmek için değil, sizi iyileştirmek ve yönlendirmek için var. Kaçışınız aslında onların size verdiği en önemli mesajı duymaktan mahrum kalmanıza neden olabilir.

Bu duygulardan kaçmak aynı bir iğnenin parmağınıza batması gibidir. Nasıl ki iğne battığında elimizi hemen çekiyorsak ve hala canımız yanıyorsa, acı verici bir deneyim yaşadığımızda da bu duygular bizden uzaklaşmazlar. Bu gibi duygularla yüzleşme anında şu düşüncelere maruz kalmak demektir; Daha iyisini yapabilirdin, belki bir şey yapmasaydın böyle olmayacaktı...

İnsan bu tip düşüncelerle yüzleşmemek için bu duygulardan kaçar. Ancak bu kaçınmalar sürdükçe artık hissizleşmeye başlarsınız ve bunaltıcı duygular sizi daha fazla zorlar. Bu duygulardan kaçma meselesini evde oluşan tozu halının altına süpürülmesi gibi düşünebilirsiniz. Sorun gözünüze ilişmez fakat tamamen ortadan da kalkmaz. Bu duygulardan ve düşüncelerden kaçmanın bazı bedelleri vardır. Sürekli kaçtığınız bu duygular bir süre sonra patlar ve bir süre sonra keyif aldığınız dakikaları da engeller. Daha öfkeli ve daha tahammülsüz biri haline gelirsiniz.

Peki bu tarz zor durumlarda ne yapacaksınız?
Duygulara izin vereceksiniz. Bu duygular aslında sizi önem verdiğiniz o yere götürecek. Bir sisin içinde olduğunuzu düşünün hiçbir şey göremiyorsunuz. Nasıl yolunuzu bulursunuz? Duyarak, dokunarak ve diğer duyumlarınızdan yardım alarak değil mi? İşte sizi zor durumlardan çıkaracak olan şeyler de bu acı verici duygulardır. Bu yüzden bu duygulardan kaçmaya gerek yok. Duygular, deneyimledikçe azalan ve yerini farklı düşüncelere bırakan hayatımızdaki deneyimlere dönüşecektir.